Günlük arşivler: 27 Ocak 2013
Susanlar “Büyü II” den Notlar
Büyü II “den Notlar”
“İmge ve betimlemeler… ve “O müthiş” Karasu güçü!”
Öyküye giriş şu İmge ile başlıyor;
BİR YAZ GÜNÜ olmalı. Açık balkon kapısından içeri, sıcak ve yumuşak, ışıklı bir toz doluyordu çünkü, sıcak rüzgarın çarpışması ile beraber.
Annem, öğle sonrasının yükü altında, elinde, telvesi çoktan kurumuş bir kahve fincanı, dalgın. Kapının, balkonun ötesinde evler, o evlerin üstlerinde damlar, damların ötesinde dalgalanıp kamaşan mavilik. Annem gözleri, fincanı, elleri, dudakları ile bu maviye batmış…
Öykü şu İmge ile bitiyor;
Birden, uzaktan, evlerin arkasında, laciverdin dibindeki sokaktan bir ses geldi acı, sürüklenen : Ekk-şiboo-zaaaa… Ses yaklaşıp hızlandı. Yürüyormuşum gibi, hava soğumuş gibi, geldi. İkimiz de silkinmedik. Bir yaz gecesi, bozacının sesinde, irkilecek bir şey göremiyorduk. (…) Bozacının sesi yaklaştı, ekkk, geçti, şibooo, uzaklaştı, zaaa…
Yanan ışıklarla beraber balkon kapısından içeri serin bir uğultu dolduğunu hatırlıyorum. Pritchett ile bozacının yerlerini korkulu kalabalıkları ile dolduran aman vermez şehirlerin uğultusu…
Karasu’nun o muhteşem gücü;
Öykü boyunca kullanılan renkli anlatımda (-Maviden –Laciverde oradan, Karanlık Maviye uzayan bir yolculuktur bu – Bir günü, o gün içinde geçen zamanı, aynı zamanda duyguları (mut ,umut, yaşamışlık) da güçlü bir şekilde (imgeler,imgeler,imgeler!) anlatır. “Karasu” bir kez daha şaşırtır. “Okumasını -da-öğrenen, öğrenmekte olan ” okurunu.
Başla son arasında ki İmge ve Betimlemeler’ den bazı örnekler:
- Sıcak. Annem hala mavinin ötesinde haraketsiz..
- Sigarayı söndürürken bir uçak aktı başımızın, damların, anneme ait mavi parçanın üzerinden
- Güldü maviden çıkmıştı. “masal anlatıyorsun bana. Anlatacağına yaz”
- Düşündü uzun uzun. Geçmişi tarıyordu. Sıcak ile toz tekrar esti odanın içine, bu havanın pişkin kokuları ile beraber; çamaşır, kuruyan yeşillik, balkonlarda dörder beşer özleşen karpuz kavun kokuları.
- Hiç görmedim bu adamı. Bilirsin, tanıdığım tek İngiliz ailesi, şuradakiler…” Gözüm asılı çamaşırların serinliği ile, renkli bir gevşeme içerisindeki balkona kaydı: Biliyorum tabii!” diye düşünerek.
- Annem gene mavide. Ama küçülmüş, bir şeye gülmek isteyen gözlerle.
- Maviden ayrılmış ağız, bütün ümidi ile gözleri bastırarak baktı ağzıma.
- Kadın patlayacak gibi; ağzımdan bir kelime daha çıkaracak olsam bağıracakmışcasına bakıyordu gözümün içine.
- “Böyle şey olmaz. kuyruklu yalan bu…” derken inanmağa hazır fakat gene de, aldatılmama kararı gözünde parlıyordu.
- Annem fincanı yanına bırakıp dirseklerini dizlerine, çenesini avuçlarına dayadı.
- Annem, bunu da tutup anlatırım korkusu ile: “İnanmıyorum, inanmıyorum” diye bağırdı, yüzünde inanama isteği açıkça belli olduğu halde…
- Yarı somurtkan, yarı alaycı, sevincini, gülüşünü saklamak isteyen bir yüz.
- Bundan sonrasını, artık hatırlamaktan umut kesmiş olarak dinleyeceğini söylüyor gibiydi.
- Annem artık, beklenecek, sorulacak şey kalmamışcasına boş gözlerle dinliyordu.
- Annemin sağır, kaygan gözleri karşısında…
- Dinler gibi duran boşluğuna annemin…
- O ama oralı değil artık. Mavide bir yerde, çok başka bir kadın. Uçsuz bucaksız bir denize, ışıldayarak kıyıdan uzaklaşan bir denize bakar gibi….
- Zayıfın karşısında kuvvetliyi değil de , iyi niyetliyi karanlık ve kötü niyetlinin karşısında bulmuşlar.
- Ama mavi ile konuşuyor gibiydim. Işık azalmıştı. Camlar bile parlamıyordu artık karşıda.
- İnanmak isteyip, inandığına kendini, sevdiklerini ezdirmek tehlikesi karşısında, susmağa mecbur olan insanı.
- Boş ölümün, boş ve ısmarlama bir nefretin yıldırdığı insan.
- Karanlık mavi ağır ağır döndü bana doğru… Boş koyu bakışlı.
- Karanlık boşluk cevapsızdı. Ben büyümü sürdürdüm.
- Karanlık güldü o zaman; kısa, ağlar gibi.
- Birden, uzaktan, evlerin arkasında, laciverdin dibindeki sokaktan bir ses geldi acı, suruklenen
Susanlar / Büyü II. S 29-38
Bilge Karasu
Hazırlayan: Kırık Link
Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı- Bayram, gelirse…
Yaşamayı eskitmekten
Eskitmek için kullanmak gerekir bir şeyi, herhangi bir şeyi
Yaşamayı tüketmekten
Bu da öyle, tüketmek için başlamak gerekir
Yaşama sanki hiç gelmeyecek, erişilmeyecek bir bayram gibi,
bir
Belki, belki bu yoldan giderek
Bir bayram nasıl beklenirse
Belki bu yoldan giderek bir şeye varacak
Bir bayrama nasıl hazırlık yapılırsa, nasıl, yaşamanın
bütün kaygıları, işleri, oruçları bayrama yönelirse, o kaygılar,
o işler, o oruçlar nasıl o bayramın gerekliliklerinin doğrula-
nışını bulursa
Ama bayram gelirse
Burada duruyor. Bayram, gelirse…
Ama bütün bir ömür bir bayram hazırlığıyla geçer de o bay-
ram gelmezse…
Bayramın geldiğini kaç kez düşündü hayatı boyunca, kaç kez “ işte geldi artık” dedi, kaç kez artık gelen bu bayramla
Bu gün, bu bayramı gelmiş sayacak mı ki?
USBGAkşamı S:70 / Bilge Karasu
Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı
Yüreğin, şakakların atışına ayak uydurmalı, nabzın atışına. Tanrının, insanın içine yerleştirdiği tek, şaşmaz ölçüye… Değişken ama şaşmaz ölçüye. Bu ölçünün şaşması, bir türlü sonuç verir, iki türlü değil.
Oysa ölüm yararsız bir şey, boş bir şey. Ağzındaki lokmayı unutuyor Andronikos. Ölüm kaçınılması gereken bir şey. Ölçü, herhangi bir nedenden ötürü, insanın içinde şaştığı zaman, yapılacak bir şey yoktur. Tanrı işlettiğini durdurmuş oluyor. Ama dışarıdan uzanan bir el, insanın içine girer, ölçüyü şaşırtmak isterse, insanın yapacağı tek bir şey vardır. O eli tutmak, o bileği bütün gücünü kullanarak bükmeğe çalışmak, gerekirse kesmek. Ya da… İnsanın içine hiçbir elin uzanmağa hakkı yok, olmamalı. Ya da… Andronikos düşünüyor, benim yaptığım şey de var, diyor, benim yaptığım, kaçmak… O bileği bükmeğe gücü yetmediği, yetmeyeceği için, bu gücü bulma gücünü verecek bir inancı olmadığı için, kaçmak…
USBGAkşamı S: 18 /Bilge Karasu
Kırık Link
Troya’ da Ölüm Vardı
Annem bana güvenmedi, biliyorum, biliyorum. Birbirimizi sevdiğimiz için. Ama ben sevdiklerime güvendim. Yanılmışım güvenirken. Güvendiğim için değil, eksik sevdiğim, sevmesini bilmediğim, sevginin kıyısında yaşayan çakıl kişileri denizin parçası sayıp saygıdan fazlasını gösterdiğim, sevgiyi onlara da sıçrattığım için yanılmışım. Bunu düşünürken bile yanlışlığa boğuluyorum. İnce hesaba kaçtığım için.
Bilge Karasu
Kırık Link
Altı Ay Bir Güz Bilge Karasu
“Acı duymadığımı sananlar, beni buz gibi bir insan belleyenler aldanır hep. Varsınlar öyle bilsinler. Ama acı bizi durduracağına göre yapılacak tek şey, hangi yoldan olursa olsun, nasıl bir yöntem uygun görünüyorsa o anda, müshil yutup içinden atar gibi, o acının dibine dek inip işini bitirmektir. Önemli olan o acıyı, yeni bir güne engel olmasını önleyecek hızla atmaktır, yaranı ondurmaktır. Ama ondan da önemlisi, bu sınırı aşarak, dolu dolu sonuna dek yaşamaktır. Düşleri de, olanakları da son damlasına dek kullanmaktır.”
Altı Ay Bir Güz / Bilge Karasu
Kırık Link