İstanbul Caz Festivali’nin ‘Yeni Ozanlar’ bölümünde her yıl şahane isimler oluyor. Bu sene bu bölüm kapsamında Imogen Heap var.

imogen-heap-main-530-85

Son albümün Gramy aldı. Bu ne hissettirdi sana?
New York’ta bir konser verirken aldım Grammy aldığım haberini. Kasım ayıydı, geçen turnemin son konseriydi. Bana sahnedeyken bu haberi verdiklerinde, büyük sürpriz oldu benim için. Çok heyecanlandım. Seyircilerin de ilk sorduğu soru “Ne giyeceksin?” oldu. Bu tam da genç bir kızın özel bir gecede dışarı çıkarken düşüneceği bir şey. Benim de kıyafetim hakkında düşünecek birkaç günüm vardı. Ayrıca sosyal medyayı da işin içine katmak istiyordum, tabii bu süreçte şirketimin bana ne kadar yardım ettiği de önemliydi. Bu ödül benim için gerçekten çok mühim. Son birkaç senede olanlar tersine döndü resmen diyebilirim. Son albümü kaydedebilmek için  evimi yeniden ipotek etmek zorunda kaldım. Şimdi ise eski aile evimizi satın alabilecek kadar param var. Çok büyük bir değişim oldu benim için. Eski aile evini satın alabilmek benim için şahane bir olaydı. Ayrıca albümün ‘mühendislik’ dalında Grammy alması da önemliydi benim için çünkü, albümü bahsettiğim evin bodrum katına inşa ettiğimiz bir stüdyoda kaydettik. Yani bu açıdan takdir edilmek çok harika bir şey benim için. Senelerce stüdyolarda profesyonellerin yanında çalıştım ve böylece kendim neyi nasıl yapabileceğimi öğrendim. İnsanlar da benim albümümü dinlediler ve kulağa harika geldiğini düşündüler. Neredeyse bu Grammy’yi aldığım için utandım çünkü ben 60 yaşında bir mühendis değilim. Daha işin çok başlarındayım. ım2
Grammy’de giydiğin ve Twitter’da anlatıp durduğun şu elbiseden biraz daha bahsetsene…
Elbisenin bir teması olmasını istedim. Dört-beş sene öncesine kadar ne töreni izlemişliğim vardı ne de hakkında bir şey biliyordum. Bir önceki Grammy’lerde şok edici bir kıyafet giymiştim. Bir hayranımın yaptığı bir elbiseydi ve yaparken çok eğlenmiştik. Onu giymenin epey rock’n roll olacağını düşünmüştüm ama herkes çok ciddiye aldı bu elbiseyi. Kırmızı halıda kafama bir kurbağa geçirmiştim. Bu seferki Grammy’lerde ise neyle karşılaşacağımı biliyordum. Ama kırmızı halıda ilginç bir şeyle yürümek istedim yine. Teknoloji ve mühendisliğin bir kombinasyonu olmasını, LED ışıklar ve ekranlar olmasını istedim elbisede. Yani stüdyoda ışıkları söndürmüşüm ve geriye bunlar kalmış gibi bir his yaratmasını istedim. ‘Engineering’ dalında Grammy’ye aday olduğum için bunu da elbiseye adapte etmek istedim. Ayrıca hayranlarımı da kırmızı halıda yanımda istedim. Kırmızı halıda yalnız değildim. Hayranlarım elbisemin yakasına sürekli mesajlar gönderiyordu, plastik el çantası sayesinde de hayranlarım  Twitpic hesabıma fotoğraf yükleyebiliyorlardı. Çantama bakmak ve orada hayranlarımın, gitmek istedikleri yerlerin ve benimle birlikte çektirmiş oldukları fotoğrafları görebilmek harikaydı. Ama tam kırmızı halıya çıkacakken hâlâ wi-fi olayını çözememiş olmam çok korkunçtu, bu da tam ödülü almamdan önceydi. Biz de lap top’ı kapattık ama tam da o sırada wi-fi çalışmaya başladı. Boynumun etrafından tweet’ler akmaya başladı! Kırmızı halı faslını atlayıp direk ödül törenine geçmek zorunda kaldık. İçeri girdik ve biri ismimi haykırdı. Ben de “Ne oluyor?” dediğimde menajerim “Kazandın!” dedi. Işıklar saçarak koridordan aşağıya koştum ve heyecan içinde sahneye fırladım. Nerede olmam gerektiğini bile bilmiyordum! Twitter’lı kıyafetimin nasıl çalışmadığı konusunda bir şeyler saçmaladım, birilerine teşekkür ettim ve sahneden indim. Ve herkes arkamdan “Yanlış tarafa gidiyorsun!” diye bağırmaya başladı. Geri dönüşümlü bir şemsiyem vardı bu arada. Ve geri döndüğümde şemsiyem bir kızın saçlarına takıldı… ım1
Blogger’sın aynı zamanda, ‘Ellipse’in yaratım sürecini blog’unda anlattın. Sosyal medya ve blog’lar ile müzik arasında nasıl bir ilişki var sence?
Blog yazmakla ve bir kariyer sahibi olmamı sağlayan hayranlarımla iletişim halinde olma aşkım yedi sene önce başladı. Webmaster’ım olan James ile konuşuyordum ve bana “Blog tutmaya ve online olarak hayranlarınla konuşmaya başlamalısın, ne gibi süreçlerden geçtiğini vb. duymaya bayılacaklardır” dedi. Böylece bir blog açtım ve ilk post’umu attım. Birkaç dakika için ilk post’uma bir cevap geldi ve bir anda her şey değişti benim için. Sanki hayranlarım ve benim aramda bir savaş ve bariyer vardı; ben hayranlarımın kim olduğunu bilmiyordum. Basında çok yanlış tanıtılmıştım. İnsanlar senin hakkında ufak tefek şeyler öğreniyorlar ama gerçekte kim olduğunla ilgili bir fikre sahip olmuyorlar. Böyle olması da benim hiç hoşuma gitmiyordu. Böylece bu insanlarla iletişim kurmaya ve onların kim olduğunu keşfetmeye başladım. Online olmak çok hoşuma gitti ve insanlarla kayıt sürecine dair bir şeyler paylaşabiliyor olmak beni çok etkiledi. Albümleri alan insanlar kayıt sürecinde neler olup bildiğinden de haberdar olmalı. Bazı insanlar önlerine çıkacak sürprizi bozmak istemedi, bazılarıysa ilgilendikleri sanatçının iniş ve çıkışlarından haberdar olabilecekleri gerçeğinin tadını çıkardılar. Onlar bana albümü yapma sürecini atlamamda epey yardımcı oldu. ım6
Ailen müzikle ilgili miydi? Mesela sen küçükken evde nasıl müzikler çalardı?
Ben büyürken evde pek fazla pop müzik çaldığını söyleyemeyeceğim. Oturmada odasında iki tane piyano vardı; kız kardeşim, erkek kardeşim ve ben piyano çalardık. Annem de çok iyi gitar çalardı.  Babam pek doğaçlama bir şey çalamazdı ama bazı müzikalleri, Scott Joplin bestelerini çalıyordu. Annem bazen piyanoda doğaçlama yapardı. Ara sıra şarkı söylerdik. Evet, gayet müzikle ilgili bir aileydik. Annem bizi uyandırmak için klasik müzik açardı ve sabahın köründe avazı çıktığı kadar şarkı söylerdi. Yani piyanoya yönelmek benim için gayet normal bir olaydı.  En tutkun olduğum şey piyanoda doğaçlama yapmaktı. Ailem sonra bana bir keyboard aldı ve böylece daha katmanlı besteler yapma şansım oldu. 12 yaşımda yatılı okula başladım ve içinde müzik software’i olan bir Atari bilgisayar keşfettim okulda. Karşıma çıkan olanaklarla kafam patlayacak gibi olmuştu. O zamana kadar keyboard’ımda yapıyordum her şeyi. Ve bir anda her şeyi bilgisayarda yapabileceğimi keşfettim. Çok dandik şarkılardı yaptıklarım, ama o yaşlarda bir çocuk olarak bana süper geliyordu. Tek işim kapıları kapatıp oturmak ve müzik yapmaktı. Sonra lisede arkadaşlarım için şarkılar yazmaya başladım. Bu şarkılar, onların yaşadıkları hakkındaydı. Çok da ciddiye aldığım bir iş değildi. Yıl sonu geldiğinde, o zaman 16 yaşındaydım, yıl sonu CD’sine dahil olmam istendi. Tipik bir davranışımdır, kimseden yardım almayacağımı söyledim. Okulumuzda bir kayıt stüdyosu vardı ve ben de oraya girip nasıl şarkı yapıldığını ve kaydedildiğini öğrendim. O zaman yaptığım şarkıları hâlâ dinleyebilirsiniz, ‘Alien’, ve ‘Missing You’. Şu anda da menajerim olan insan bu şarkıları dinledi ve beni birkaç plak şirketine götürdü. Müziğe bu şekilde başladım. Bir şarkıcı olmakla pek ilgilenmiyordum. Bir sene kadar şarkıcılığı denerim diyordum, bu sayede biraz para kazanmayı ve artık aileme bağımlı olmaktan kurtulmayı planlıyordum. 17 yaşındaydım, kendi evim vardı ve albüm yapıyordum… ım5
Klasik müzik eğitimi aldın ama alternatif tarzda müzik yapmaya yöneldin. Bu nasıl oldu? Kimlerden etkilendin?
Klasik müzik eğitimi aldığım dönemde, klasik müzik okul dışında hiç hayatıma girmedi. Sadece çaldığım üç enstrümandan (piyano, çello ve klarinet) not aldım; hepsi bu kadar. İdealim kendi orkestramla birlikte dünyayı dolaşmak ve kendi müziğimi yapmaktı. Sesimi kullanabilmek ve şarkı yazarlığı kısımları da eklenince teknolojiyi kullanmaktan da keyif alır oldum. Gördüm ki, kullanabileceğim farklı sound’lar da mevcut ve bu sound’lar klasik ve pop müziğe uymuyorlar. Bunlar grup müziğine veya radyoda duyduğunuz diğer şeylere benzemiyordu.
Bugünlerde neler dinliyorsun? Favorilerin kimler?
Müzik dinleme konusunda pek iyi değilim. İşlerin durulduğu bir döneme girmiştim bir süre önce ve dünyada neler olup bittiğini gerçekten merak ettim. Böylece ödevimi yaptım ve gerçekten sevdiğim birkaç şey keşfettim. Çok fazla müzik dinlemiyorum çünkü ortalıkla çok müzik var zaten. En son yapmak isteyeceğim şey oturup daha fazla müzik dinlemek. Sadece konserlerden sonra bir şeyler dinleme fırsatım oluyor. Müzik açıyoruz ve tur otobüsünün koridorunda dans ediyoruz. Beğendiğim müzikler genelde, hayatta yolumun kesiştiği insanların müzikleri. Saygı duyduklarım, sonunda tanışabildiklerim ve çalışma şansı yakalayabildiklerim. The Knife, Kanadalı grup Milosh ve David E. Sugar sevdiğim isimler arasında. ım3
Yaz için planların nedir? Yeni bir albüm hazırlamayı düşünüyor musun?
Bu yaz bir orkestra için beste yapıyor olacağım, Abbot Hall’da çalacaklar. Bir film müziği. Turnem bittiği zaman bunun duyurusunu yapacağız ve bununla ilgili bir websitesi açacağım. Amacı fotoğraf çekmeyi seven herkesi ‘dünyayı neden sevdikleri’ hakkında bir fotoğraf çekmeye teşvik etmek. Bir parkın resmini çek, su altında bir şey çek veya bir kuş resmi çek ve siteye yolla. Üç-dört ay sonra tüm fotoğrafları toplayacağız ve dünya hakkında 30 dakikalık bir eser yapacağız. İnsanların konserlerde bu eseri görmelerini istiyorum ve onların da dünyaya aşık olmalarını umuyorum. Dünyaya bir aile üyesi gibi davranmalarını istiyorum, bir yabancı gibi değil. Bitirdiğimiz zaman, eseri Fransız filmi ‘Home’ gibi vizyona çıkarmak istiyoruz. Bu film her gece ücretsiz gösteriliyordu. Ayrıca bu benim ilk kez orkestra yönetişim olacak. Gösteriyi benim yaptığım parça ile açacağız.
Teknoloji ile ilişkini nasıl tanımlarsın?
12 yaşımdayken, teknolojinin bir engel olmadığını, teknolojiyi çözmem  gerektiğini hissediyordum. Hep teknolojiyi bir arkadaşım gibi gördüm. Onu kısıtlayıcı bir şey olarak görmek yerine onu çevremdeki insanlarla daha iyi koordine olmamı sağlayan bir iletişim aracı olarak görüyorum. Teknoloji bence iletişim ve yaratıcılık için bir araç. Ben teknoloji tarafından tehdit edildiğimi hissetmiyorum, bunun nedeni de okuldaki o Atari bilgisayar ile haşır neşir olmuş olmam. Şimdiki çocuklar da aynı şekilde yetişiyor.
Kaynak: Time Out İstanbul Temmuz, 2010

kediKırık Link

Yorum bırakın