Bilge
Apartmanın dış kapısı kapalıydı. Dünyada zili çalmam. Onbeş dakika kadar bekledi. İçerde bir ışık yandı sonunda. Yeni gelmiş gibi yaptı hikmet, kapıya yaklaştı. Şişman bir adam çıktı; Paltosunu eşarbını düzeltti, geriye baktı. (demek karısı da gelecek) Kadın görününce, Hikmet kapıya atıldı, adama hafifçe sürünerek geçti. O telaşla bir solukta çıktı merdivenleri. Oysa, soluk soluğa kalmağa hiç niyeti yoktu; soğukkanlı bir Hikmet olarak görünmek istiyordu. Bilge’ nin kapısı önünde biraz bekledi. Merdiven ışığı söndü. Üzerinde ışıklar çıkaran bir ampul resmi olan düğmeye bastı ve zil çaldı. Bilge göründü:
“Hikmet! Nereden çıktın böyle?” Fena bir soru değil. Düşünmeden karşılık ver.
“Gecekondudan,” dedi aceleyle ve içeri girdi. Bilge, gülerek kapıyı kapadı:
“O ne demek öyle?”
“Duymadın mı?” Bilge saçlarını arkaya attı. (Saçları gene uzun)
“Hayır.” Kirli pardesüsünü Bilge’ye göstermeden astı. İçeri geçtiler.
“Hiçbir şey duymadın mı? Koltuğa oturdu. Kitaplara bakacaktık önce. Şimdi kalkılmaz artık.
“Ayrıldığını duydum tabii. Kim söylemişti? Bilge, ayakta bir süre düşündü. Önemli değil canım, bizden duysaydın daha iyi olurdu.
Bir nefes aldı. Bilge’ nin yalnız olduğunu anladı. Neden yalanız? Koridora çıktı ışığı söndürmek için çünkü. “Çiçek mi aldın Hikmet allahaşkına?” Hay allah orada unuttum. Bilge, gülerek kapıda göründü. Bir şey söyle. “Bu kadar zaman sonra elim boş gelemezdim ya.” Dur, daha iyisini buldum. “Yoksa baklavayı mı daha çok severdin.?” İnşallah, ‘Hiç değişmemişsin Hikmet’ demez. Demedi; vazoyu aldı, çiçekleri yerleştirmeğe gitti. Bilge, vazo ve çiçekler. “Bu çiçekleri sevdiğimi nereden bildin?”
“Bilmem. Çiçek seversin diye düşündüm sadece ve bana kızmışsan seni yatıştırır diye ümit ettim.”
“Nereden kızacakmışım sana?”
“Birden kayboldum diye. Belki de hiç aklına gelmedi. “ Biraz ileri gitmiyor muyuz?
“Nerede oturuyorsun şimdi Hikmet?”
“Söyledim ya: Gecekonduda.
“İnanmam”
“Onun gibi bir yer. Gecekondu kıtasına, dar bir kara parçasıyla bağlıyım.
“Nasıl yaşıyorsun? Ne yapıyorsun?”
38.963745
35.243322